top of page
Yazarın fotoğrafıLerna Mezirciyan Çankırı

Sınav Kaygısı ve Yönetimi


Kasım ayında ilk bölümü gerçekleşecek olan TEOG sınavı nedeniyle, sınava girecek öğrencilerimiz ve onların en büyük destekçileri olan aileleri için “sınav kaygısı” konusunu ele almayı uygun görerek ‘bilinçaltı’ konulu serimize izninizle kısa bir ara verdim. Bu doğrultuda, sınavda çocuklarımızın hakiki potansiyellerini ortaya koyabilmelerine olanak tanıyacak kaygı yönetimi için bilinmesi gereken bilgileri şu şekilde özetleyebiliriz:


Kaygı; Kişinin bir uyaranla karşılaştığında yaşadığı bedensel, duygusal ve zihinsel aşırı uyarılmışlık halidir.

Sınav kaygısı ise; bu aşırı uyarılmışlık halinin sınavdan önce, sınav esnasında ve sınavdan sonra sürmesidir.


Sınav kaygısına yol açan nedenler:

• Mükemmeliyetçi kişilik yapısı

• Yüksek beklenti düzeyi

• Kötü çalışma alışkanlığı

• Görev ve sorumlulukları erteleme

• Başarısız olma ve değerlendirilme korkusu

• Yorgunluk, uykusuzluk ve yanlış beslenme

• Her durumu felaketmiş gibi algılama


Sınav kaygısı yaratan şey, sınavın kendisi değildir, sınavın kişi tarafından algılanış biçimidir. Bu nedenle bazı öğrenciler sınavlarda çok rahat ve başarılıdır, bazıları ise kaygılı ve başarısız olur. Annelerin, babaların, komşuların, öğretmenlerin, arkadaşların ve birçok kişinin öğrenciden beklentisi öğrenciye çok fazla gelebilir. Bu yüzden sınav zamanı yaklaştıkça öğrenciler bu beklentileri olduğundan çok daha yoğun algılayabilirler. Örneğin; “Sen aslansın – kaplansın!”, “Haydi göreyim seni!”, “En iyisini yapacağını biliyorum!” gibi cümleler motive edeceğine beklenmedik şekilde ters tepebilir.


Kaygı olması gereken (optimum) düzeyde ise; dikkati artırır, uyarıcı etkisi vardır, öğrenme gücünü artırır, hatırlamayı kolaylaştırır, zamanı verimli kullanma becerisini geliştirir, bilgi transferini güçlendirir, odaklanma becerisini artırır. Şayet kaygı olması gerekenden yoğunsa; konsantrasyon zorluğuna, karar verme güçlüğüne, unutkanlıkta artışa, öğrenileni kullanamamaya, dikkatin yaşanılan bedensel belirtilere kaymasına, organizasyon güçlüğüne ve düşüncelerin çarpıtılmasına yol açar.


Buradan hareketle amaç; kaygının tamamen ortadan kaldırılması değildir. Çünkü gördüğümüz üzere aslında kaygı duygusu dozunda olduğunda insan bedeni için yararlıdır. Kaygı ile başarı arasındaki ilişkiye baktığımızda; gerekli miktarda kaygının performansı arttırdığı görüyoruz. Ayrıca; kaygı düzeyi yüksek olan kişilerin kaygı düzeyi düşük olanlara göre ders çalışmaya daha fazla zaman ayırdıkları, buna rağmen başarılarının düşük olduğu görülmüştür. Bu da zihinlerinden geçirdikleri olumsuz düşüncelerin yoğun kaygıya yol açmasıyla başarılarını olumsuz etkilemesi şeklinde açıklanmaktadır.


Kaygı yoğunluğuna dair fiziksel belirtiler: Kalp atışlarında hızlanma, sakin oturmayı engelleyen aşırı ruhsal enerji, nedensiz ağlama isteği - kolay ağlama, dilin damağın kuruması, terleme, üşüme, yorgunluk-bitkinlik, soluk alıp vermede güçlük, çarpıntı hissi, titreme, mide ağrısı, baş ağrısı, uykusuzluk-kabus görme, iştahsızlık, kaslarda gerginlik, ateş basması, baş dönmesi, yüz kızarması, göğüste ağrı, basınç ve sıkışma, bulantı-kusma, ishal-kabızlık, sık idrara çıkma, soğuk ve nemli eller, dişlerin sıkılması şeklindedir.


Duygusal belirtiler: Gerginlik, sinirlilik, karamsarlık, korku, durgunluk, kendine güvende azalma, panik, kontrolü yitirme hissi, çaresizlik, heyecan olarak ortaya çıkabilir.

Zihinsel belirtiler: “Bildiklerimin hepsini unuttum”, “Bana süre yetmeyecek”, “Başarılı olamayacağım”, “Yeterince iyi değilim”, “İstediğim yere giremezsem ölürüm daha iyi” , “Sınavı kazanamazsam annemin babamın yüzüne nasıl bakarım”, “Yüksek puan alamazsam rezil olurum” kalıp türlerinde görülebilir.


Bu düşünceler çalışmayı engellemektedir. O halde öğrenciler, motivasyonu artıracak düşünceleri akıldan geçirme yoluna başvurmalıdır.


Kaygımızı Azaltmak İçin Neler Yapabiliriz?


Doğru Beslenme ve Düzenli Uyku: Uzun çalışma saatleri ve artan zaman baskısı sonucunda bazı öğrenciler şartları daha fazla zorlayarak çalışma sürelerini arttırmak için bazen kahve-çay gibi uyarıcı maddeleri veya bir takım ilaçlar kullanmaktadırlar. Bu tür uyarıcıların ilk başta çalışma süresini artırdığı görülse de sınav kaygısı sebebiyle üst düzeyde uyarılmış olan sinir sistemimizin bir de bu tip uyarıcılarla uyarılması doğru değildir. Uyarıcı ilaçlar dışında çok masum kalan çay-kahve gibi içecekler dahi ellerde titreme, dikkat ve konsantrasyon güçlüğü, huzursuzluk gibi istenmeyen durumlara sebep olabilir. Bu dönemde mümkün olduğunca bu tür içecekleri kullanmamaya özen göstermek yararlı olabilir. Öte yandan B vitaminin kullanılması yararlı olabilir. Şeker oynamalarını kontrol eder. Yorgunluk hislerini azaltabilir. Sınav öncesinde sizin ve bedeninizin alışkın olduğunu rutin beslenme düzeninize uygun olarak beslenmelisiniz. Daha fazla ve farklı yeme tarzları hazım sorunları yaratabilir. Ya da daha az yiyecek tüketmek enerji kaybına yol açabilir. Her insanın kendi vücudunun alışkın olduğu bir uyku periyodu vardır. Bu yüzden sınav öncesi; ne daha çok, ne daha az, günlük uyku ritminize uygun bir saatte uyuyup uyanmalısınız!

Düşünce Biçiminin Düzenlenmesi: Tepkilerimiz olaya değil, o olaya dair geliştirdiğimiz düşüncelere bağlıdır. Dolayısıyla yapmamız gereken düşüncelerimizi değiştirmeye odaklanmaktır! Bunu yapabilmek adına şu bilgileri kendinize hatırlatmaya gayret edebilirsiniz:

• Başarılı olabilmek için heyecana belli bir dozda ihtiyacımız var.

• Bu heyecanı yaşayan tek kişi biz değiliz, birçok öğrenci bizimle aynı heyecanı paylaşıyor.

• Sınavı kazanmak bir mecburiyet değil, bir istek olmalıdır.

• Sınav bilgimizi ölçer, kişiliğimizi değil! (aptal veya kötü olduğumuz anlamına gelmez)

• Anne-babalarımız, başarılı da olsak başarısız da olsak bizi sever!


Tüm öğrencilerimize 2016-2017 yılı içerisindeki sınavlarında başarılar diliyor; berrak bir zihin ile zinde ve sağlıklı bir beden içerisinde olmalarını temenni ediyorum.



2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page