top of page
Yazarın fotoğrafıLerna Mezirciyan Çankırı

Psikolojik Bağışıklık Sistemi

Hepimizin fizyolojik bağışıklık sistemi gibi bir de psikolojik bağışıklık sistemi vardır. Her an hasta olmayız. Savaşçı alyuvarlarımız vücuda giren mikroplarla mücadele eder. Ne zaman ki uyku düzenimiz bozulur, yorucu bir dönemden geçeriz, iyi beslenemeyiz; bu dönemde hastalıklarımız patlak verir. Çünkü bu süreçte fiziksel bağışıklık sistemimiz grafikte düşüşe geçmiştir ve enerjisinin bittiği yerde artık virüsler egemen olur, bu şekilde rahatsızlığımız vücudumuzu ele geçirir.

Psikolojik rahatsızlıklar için de aynı süreç söz konusudur. Tıpkı fizyolojik bağışıklık sistemimiz gibi, donanımlı ve mücadeleye hazır iyi bir ego gücümüz vardır. Karşılaştığımız pek çok sıkıntıya karşı göğüs germemizde bize yardımcı olur. Ancak bu savaş verilen her dönem, enerji tüketimine yol açtığından, her bir mücadele psikolojik donanımımız için törpü hamlesidir. Törpülenerek giderek incelen bir hal alır. Psikolojik bağışıklık sistemimize inen en güçlü darbeler ise travmatik yaşantılardan gelir.


Kontrolümüz dışında başımıza gelen her tür yaşanmışlık (sevdiğimiz birinin ani kaybı, kazalar, hastalıklar, doğal afetler, ekonomik krizler vb.) bizi oldukça zorlar ve bunlara travmatik deneyimler denir. Kayıt mekanizmalarımız olan bilinç ve bilinçaltı, gündelik hayatımızda olan biten her şeyi, duygular ve düşünceler ile birlikte kayda alırken, midenin sindirim görevi gibi bir amaca hizmet eder. Böylece anıların beynimiz tarafından emilimini sağlar. Ne var ki travmatik anılar, bu kayıt mekanizmamızda kısa devre yaratan ve hazmedilemeyip askıda biriken anılardır. Çünkü bilinçaltı tanıdık olduğu, bildiği sistemi sürdürme peşindeyken, hiçbir yaptırım gücünün olmadığı, pat diye maruz kaldığı şeyler ona ağır gelir. Bu nedenle yaşandığı ilk günkü şiddetin yoğunluğu beden tarafından hissedilemeye devam edilir. Bu da psikolojik bağışıklık sistemimiz için oldukça yorucu ve tüketicidir.


Bu ve benzeri anıların birikimi ile artık alarm vermeye başlayan psikolojimiz rahatsızlıklar doğurmaya başlar. Enerjimiz düşer, hayattan tat alamama hali kendini gösterir, bir takım kaygı veya takıntı bozuklukları ile depresif süreçler kendisini gösterebilir. Bu, gayet doğaldır… Eğer bu olmazsa, pilinizin tükendiğini anlamazsınız ve şarja takılma zamanınızın geldiğini görmezsiniz. Antibiyotik zamanının geldiğini haber veren ateş gibi, bir tedavi desteğine ihtiyaç duyulduğunun habercisi olur tüm psikolojik sıkıntılar.

Her şey ile tek başımıza mücadele etmek zorunda değiliz. Bu doğrultuda ihtiyaç halinde bir iğne olmaktan veya serum taktırmaktan kaçınılmaması gerektiği gibi, patlak veren herhangi bir psikolojik sıkıntı noktasında da desteğe başvurmaktan çekinilmemeli. Tanrı’yı oynamaya gerek yok. Bizler enerjisi limitli varlıklarız. Zaman zaman yeniden şarj olmaya ihtiyaç duyarız. Bu zayıf olduğumuzdan değil, insan olma doğamızdan ileri

32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


Yazı: Blog2_Post
bottom of page