Karşımızdaki kişi eşimiz halini aldığında, bizim için anlamı artmaya başlar: “Sen benim her şeyimsin.”, “Sen benim ailemsin.” gibi söylemler kendisini gösterir. Derken bilinçaltı yeniden bizi bir oyunun içine sürükler. Bugün karşısında gördüğü ve ailem dediği kişinin resmi ile geçmişinden getirdiği öz ailesinin resmini içiçe geçirir. Artık iki resim aynı şeyi temsil eder haldedir! Bütün olay böylelikle patlak verir…
Hepimizin aile bireylerine dair küçüklük yıllarından bu yana getirdiği yarım kalmış dava dosyaları vardır. Yaşımız küçükken, büyüklerimize ve otorite figürlerine karşı çıkamadığımız içimizde bastırmak zorunda kaldığımız duygularımız birikir. Günü geldiğinde, bu yeni “ailem” dediğim kişiyi gördüğümde bilinçaltımdan bir ses yükselir: “Yaşasın! Bak, geçmişten getirdiği aileni karşına tekrar inşa ettin. Üstelik bu kez sen, o eski küçük sen değilsin. Çok daha güçlü bir yetişkinsin! O halde şimdi ne vakti? Geçmişten getirdiğin dava dosyalarını ortaya koyup çözme vakti!”
Örneğin çok otoriter ve baskıcı bir babayla büyümüş bir kız çocuğu düşünelim. İlerde bir gün eşi ‘şu bardağı şuradan kaldırır mısın?’ dediğinde ona karşı aşırı yüksek bir tepkide bulunurken rastlar kendi yetişkin haline. Bağırıp çağırıp içini boşalttıktan sonra derin bir pişmanlık sarar içini. Neden bu olaya bu kadar tepkisel karşılık verdiğini bir türlü anlamlandıramaz. Buna benzer örnekler hayatında çoğalmaya başlar. Nedenini bilemediği öfke patlamaları ve peşi sıra gelen pişmanlık duygusu sonsuz bir döngüye bürünür. Tepkilere maruz kalan eş de şaşkınlıktan kendisini alamaz. O anlarda eşinin verdiği tepkilerin kendisine değil kendi babasına olduğunu nereden bilecektir?
Bireyler, gündelik hayata ait sandıkları o tartışmaların çoğunda, karşılarında hayali annelerini/babalarını gördüklerinden habersiz eşlerine bağırıp dururlar. Oysa genellikle içlerini boşalttıkları kişi hesaplaşmaya ihtiyaç duydukları ebeveynleridir.
Terapide partnerler, bu gerçeklerin kaynaklarıyla yüzleştiklerinde ve kendi öznel süreçleriyle barışıp onarıma kavuştuklarında, eşleriyle arzu ettikleri daha kaliteli ve huzurlu ilişkiye kavuşabiliyorlar. Öteki yandan birbirlerinin neresinin yaralı olduğuna dair farkındalık kazanan eşler için, yaşanan tartışmalar belirli bir anlam kazanıp, eşe karşı yaşanan öfke yerini şefkat duygusuna bırakabiliyor. Bu da eşleri birbirlerine yardım eli uzatmaya davet ederek, birbirlerine daha yakın durmalarına olanak tanıyor.
Tam da bu nedenlerden eşlerden ayrılmayı düşünmeden önce, kişilerin kendi iç yolculuklarını keşfetmesi büyük önem arz eder. Çünkü partner değiştirmek bir sonuç getirmez. Çoğunlukla benzer ilişki problematikleri yeniden ayağımıza dolanır. Ta ki biz hakiki şahsi onarımımızı gerçekleştirene kadar… Tıpkı sıkıntılarınızdan kaçmak için tatil gitmenin bir çözüm olmadığı gibi; çünkü unutmayın, bavula kendinizi de koyup götürüyorsunuz.
Comments