İlişkilerde iletişimi bozan, beklentileri karşılanmamaya iten, çatışmayı arttıran sebepleri incelediğimizde en temelde bize çocukluktan itibaren öğretilen iki büyük yanlışın etkileri gözümüze çarpar. Bu yazıda birincisini ele alarak başlayacağız…
Birinci Yanlış Öğreti: “Karşındakinin sen bir şeyi istemeden yapması makbuldür!” Külliyen yalan! İnsanoğlunun birbirinin zihnini okuyabilme yeteneği olsaydı, belki o zaman bu cümle işe yarar olabilirdi. Var olan bir yeteneğini kullanmıyor diye karşımızdakine kızabilirdik. Ancak ne yazık ki acı gerçek, hiçbirimiz bir diğerinin düşüncelerini duyamıyoruz. Üstelik birbirimize de bir o kadar da yabancıyız. Keşfedilmeyi bekleyen bambaşka gezegenleriz… Benim partnerim ile bir gün tekne gezintisine çıkma hayalim olabilir. Ben bunu söylemedikçe, onun bunu bulup uygulamaya geçirmesini beklemek son derece sancılı bir durumdur. Öte yandan ilişkilerde asıl olan bir şeyin akıl edilebiliyor olması değildir, arzu edilen şeyi gerçekleştirebilme çabasıdır. Her an herşeyi akıl edemeyebiliriz. İnsanlık hali… Hatta bazı şeyler kırk yıl düşünsek hiç aklımıza gelmeyebilir çünkü içimizden o tarz bir şey yapmak hiç gelmeyebilir. Buradaki en önemli nokta, sırf karşı taraf istedi diye o şeyi yapabilme gayreti göstermektir. Yani o davranışı eşe armağan olarak vermek işin sırrıdır. Asla etiketini üzerinden sarkıtmadan! Yani ‘bak ben senin için bunu bunu yaptım, elbet bunun da bir karşılığı var, ona göre…” diye mesaj vermeden! Sadece karşımızdakini mutlu etmeye odaklanarak yapmak… Örneğin eşiniz illa da maçın bir 20 dakikasını size sarılarak izlemek istiyor olabilir. Bu sizin hiç isteyeceğiniz bir şey olmayabilir. Fakat 20 dakika dişinizi sıkıp, içinizden gelmese de, yalnızca o istedi diye yanında oturmaya çaba sarf edebiliyorsanız bundan kıymetlisi yoktur…
‘Ben söyledikten sonra yapmasının ne kıymeti var!’ diye düşünmeden direkt talebimizi iletmekten çekinmemeliyiz. Birbirimize karşı kartlarımızı açık oynadığımıza hayat çok daha keyifli ve anlamlı bir hal alıyor. Orada odaklanılması gereken yegane şey, “eşim benim talebime ne kadar kulak asıyor veya asmıyor”. Esas değerlendirilmesi gereken kriter budur.
Burada çok ince bir çizgi var elbette bunu belirtmeden geçmeyelim. Bazı talepler karşımızdakine hançer saplaması etkisi yaratabilir. Örneğin “bundan sonra ailenle görüşmeni istemiyorum”, “madem beni seviyorsun bu işini bırakmanı istiyorum” vb örneklerde, şayet talebe yanıt vermek bireyde sanki kolunu kesip veriyormuş etkisi yaratacaksa, ilişkinin dengesi bozulacak demektir. Çünkü bu fedakarlığı yapan, bir nevi krediyi veren kişi ileride ilişkide alacaklı konumuna geçecek ve hesabı dengeleyebilmek adına illa ki bir şey istemek için eşin kapısına dayanacaktır. Faizini de istemeyi unutmadan… Bu noktada ‘al gülüm ver gülüm’ler ile ilişki yerini hesap kitaba bırakacaktır. Bu tehlikeye düşmemek adına her zaman söylediğimiz şey; ‘fedakarlık dozunda güzeldir
Kommentare